Antakya Kontluğu’nun Kurulması


Urfa kontluğunun kurulmasından sonra şövalyelerden oluşan Haçlı ordusu Antakya’ya doğru hareket etti ve nitekim de şehre vardılar.Antakya ahalisi onlar geldiğinde kapıları tutmuş,içeriye girmelerini engellemeye çalışmıştı.Burada dönem itibariyle Hıristiyan ahali çoğunlukta olup Müslümanlarda yaşamaktaydı.Şehir de Büyük Selçuklu devletine bağlıydı.

1086 yılında Melikşah burayı kontrol etmiş,sonradan da Yağızyan kontrolüne bırakmıştır.Haçlılar Antakya’ya geldiğinde de şehrin idaresi Yağızyan’ın elindeydi.Bir de kendisinin bir oğlu bulunmaktaydı.Dönem itibariyle Halep ve Dımaşk Tutuş’un 2 oğlu arasında paylaşılmıştı.Bu 2 evlat arasında kıyasıya rekabet söz konusudur.Bunları ümerada kışkırtmaktaydı.Yağızyan da bu 2 oğul ile irtibat halinde olur.

Haçlıların kuşatması uzun sürer ve olaylar genişlemeye başlar.Ordu içinde kıtlık,hastalıklar baş gösterir.Ordu bu durumlar karşısında belli sayıda kayıplar verir.Antakya kuşatması ile meşgul olan ordudan bir kısım asker ve şövalye de  şehrin etrafını yapma ve zapt etmeye başlamıştır.Haçlılara Süveydiye Limanı’ndan Cenovalılar yardım getirir.Yağızyan kuşatma dahilinde Bağdat,Halep,Musul ve halifeden yardım talebinde bulunur.Yağızyan’ın çağrısına cevap geç verilir.

Kasım 1097 yılında kuşatmanın arttığı sırada yardım talebini gönderir.Çağrısına Musul valisi karşılık verir ama bu karşılık Mayıs 1098 yılını bulmuştur.Musul valisi Kürboğa yardıma gelecektir.Aynı şekilde Dımaşk ve Halep’ten de yardım istenir fakat bu yardımı Raymond engeller.Asıl yardımı da Musul valisi Kürboğa yapmıştır.Yola çıkan Kürboğa Antakya’ya yaklaştığında önünde Musul-Halep yolu vardı ki ulaşım açısından da uygun bir güzergahtı.Bu yol üzerinde de Urfa kontluğu bulunduğundan Kürboğa ilk olarak bu kontluğu halletmek için yolunu buraya çevirir.3 hafta burada kalan Kürboğa burayı alamadığı gibi Antakya’da da işler kötüleşmiş,haçlılara zemin hazırlatmıştı.Kısaca Kürboğa’nın 3 haftalık gecikmesi Antakya’da işlerin kötüleşmesine,değişmesine neden olur.

Fatımiler bu şövalyelerle barış teklifi yapar.Antakya’nın surları da Kürboğa’nın gecikmesi ile birlikte düşer.Ermeni dönmesi alçak Firuz Raymond’a haber yollar.Bu Firuz şehrin muhafazasından sorumlu kişidir.Raymond’da 2 Haziran gecesinde bu dönmenin muhafaza ettiği surlara gelir.Dönme ermeni sayesinde Raymond surlara tırmanarak şehrin içine girer ve ana kapıyı açar.Ertesi gün de şehirdeki Müslümanları katlederek yağma hareketine başlar.Şehrin garnizonu baskıya uğradığından Yağızyan da surları terk eder.Oğlu ise şehirdeki iç kaleye çekilir.İç kalede Türk-Müslüman garnizon,şehirde de haçlılar vardı.Kürboğa da gelerek şehrin surlarını kuşatma altına alır.Oğluyla yani iç kaleyle bağlantısı zayıftı.Yağızyan kaçarken yaralanmıştı.Onu bu şekilde dağlık arazide yaşayan Ermeniler bulur,başını keserek Antakya’ya Raymond’a yollarlar.Yağızyan’a ait kemer ve önemli eşyaları 60 Bizans altını karşısında satarlar.

 İç kalede Türk oğlan,şehirde Raymond,surda ise Kürboğa mücadelesine devam eder.Bu mücadele Haziran sonuna kadar devam eder.Kürboğa iç kale ile gizli geçit aracılığıyla temas kurar.Kürboğa emrindeki Ahmed bin Mervan’ı iç kaleye yollar,temas sağlanır.28 Haziran’da emrindeki subaylar kendisine ihanet ederek onu terk ederler.Bu manzarayı gören haçlılar,Kürboğa ile çarpışır ve onu mağlup ederler.Mağlup olan Kürboğa da Musul’a dönmek zorunda kalır.Böylece iç kale de Raymond’a teslim edilir.

Urfa ve Antakya kontluğunun kurulması basit bir hadise değildir.Haçlıların başarısının yanında Selçuklulardaki merkezi otoritenin bozukluğu buna etken olmuşur.Melikşah sonrası merkezi otorite yok olmuştu.Melikşah sonrası 2 oğlu uzun müddet birbirleriyle mücadele etmiş,askeri mücadeleler yaşamıştır.Aralarındaki ihtiraslar yüzünden sınırları ihlal edilmişti.Antakya’nın düşüşü bu şekilde meydana gelmiştir.Antakya’nın hakimiyeti de Raymond’un eline kalmıştır.Antakya’da Prinkepslik(kontluk)olarak adlandırıldı.

Ordular burada kalmıştır çünkü mevsimin sıcaklığı ilerlemelerine neden olmuştur.Temmuz ortasında Akdeniz ticaret devletlerinden Cenovalılarla ticari anlaşmalar yapılarak onlara Antakya’dan ev-pazar-ticaret yeri verilir.Baş gösteren salgın hastalıklar yüzünden başpiskopos Atamor ölür.Şövalye birlikleri de diğer çevre kentleri almak için çalışmalara,yağmaya başlamıştır.Asıl hareket tarihi 13 Ocak 1099 yılında olur.1098 yılının sonuna dek burada kalırlar.Kudüs’e ilerleme için iç kesimleri tercih ederler.Yol üzerinde dağlık araziler bulunurdu ve gene Arapların hakimiyeti de söz konusuydu.Sahil yolundan ilerleme ise güçtü.Düz hat olarak Suriye’nin içlerinden ilerleme durumu söz konusudur.Ancak burada bulunan Halep ve Dımaşk’ta Selçuklu hakimiyeti olduğundan bu yol tercih edilmemiştir.Mecbur olarak zorlu yol olan Sahil yolu tercih edilir.Şövalyelilerin hepsi bu yolu izler.Nusaybi Dağından ilerleyerek sahil yoluna girerler.Güzergahtan geçerken de Müslümanlara ait yerleri ele geçirirler.Gene Sur,Akka,Trablus ele geçen yerlerden bazılarıdır.22 Ocakta Misyat dağı civarına gelirler ve bu dağı dolaşıp yollarına devam ederler.Ertesi gün Lefaniye Kalesi önüne gelirler.

26 Ocak ta ise Bukayye Vadisi’nden geçerler.Trablus yakasına geldiklerinde Ahmer bin bunlara yardım eder.Bu kişi Fatimi-Şii birisiydi.Stratejik davranmaktaydı,zamanında Selçuklularla da iş birliği yapmıştır.14 Şubat ta Akka,16 Şubatta ise Artertus alınır.Ancak Akka kalesi alınamaz.5 Nisan da Akka kalesi kuşatması sırasında Bartalamos bunlara yardım eder.Bu kişi Antakya kuşatması sırasında kuşatma uzun sürünce bir takım rivayetler anlatmış,ve askerlerde bu rivayetlere inanarak kuşatmayı sürdürmüş ve başarı gelmişti.Bu taktiğini de burada uygulamıştı.Ancak pek de etkili olmayıp kendisinin canına mal olmuştu.Haçlılar Kudüs’e yaklaştığında onlara bölgedeki Hıristiyanlarda yardım etmiştir.Tankend Beytü’l Lahim’e gider.

7 Haziran’da da Kudüs önlerindedir.Burada Sevinç Tepesi’ne çıkarlar.Aynı gün içinde de burada ordugahını kurur.

Haçlı Seferleri - Antakya Kontluğu’nun Kurulması


Dünya ile olan iletişimi,entegrasyon bilginin oluşması ve inançların şekillenmesi,sosyal ve ekonomik hayatta dervişlerin üzerinde durulacaktır.Kırsal toplum,yani konargöçerlerin yani göçebelerin kendi dünyaları dışında;bir kere bu göçebeler kapalı bir toplumdu.Dış teması yakın yerlere Pazar,türbe ziyareti ile olurdu.Dünyadaki diğer kesimlerle münasebetleri yoktu.Buralardan haber alma bu insanları bilgi anlamında,ilim konusunda bilgiler edindirmek İslam’ın ne şekil aldığı konusunda etkili olacaktır.Göçebelerle tek temas kuranlar da dervişler olmuştur.Heteredoks olan bu dervişlerin dolaylı,doğrudan pek çok yolla etkileri vardır.Bazı kesimler bunları ‘iş kaçkını’ olarak görürdü.Bu dervişlerin toplumun üremesine katkıları yoktu.İşte bu dervişler böyle görünmüştür.Hatta İlhanlı hükümdarı olan Hülagü bunları bir danışmanına sorar.O danışmanda bunları ‘alem fazlalığı’ diye nitelendirir.
Aslında topluma katkıları çoktur.Yapılan seyahatlerin oldukça etkileri bulunmaktaydı.Şehir toplumlarının üzerinde etkili olacak başka kanallar mevcuttu.Kırsal halkın ise tek kanalı bulunurdu;o da dervişlerdi.Başka bir işlev gören kanal yoktu.Seyahatler bu dervişlerin bir görevi,prensibiydi.Gene dilenmek de aynı şekilde önemliydi.Dervişler belirli bir noktada beslenmez,devamlı seyahat ederlerdi.Kaynaklarını çeşitlendirmek arz eder.Tekkelerin bulunduğu köyleri,mekanları,geniş bölgelere sürekli seyahat ederdiler.Yazın turneye çıkardılar.Şeyh davul ve bayraklarla gezerdi.Kurbanlık koyun,kilim,halı,çerak(mum) toplardılar.Günlük ve kuru gıda ürünlerini toplardılar.Bahar gezilerine çıkar,gezinin uzaması münasebetiyle ağır kış şartları neticesinde bulundukları tekkelerde kışı geçirirdiler.Dervişlerin temas halinde oldukları kesim bu dervişlere büyük teveccüh gösteriyordular.Kalenderi kesim Türkmenler arasında kutsal adamlar olarak kabul ediliyordu,büyük hürmet görüyordular
Bu dervişlerin kırsal kesimde önemli dönüşümleri olmuştur.Bunun karşılığında da pek çok şey görür dervişler.Dervişler bazen gittikleri köylerde yetişkin halk yaylaya çıkmış, kazıp su çıkartmış,köprü yapmış,değirmenler yapmış,ev yapımında yardımcı olmuş,hastalıklarında yardımcı olmuştu bu dervişler.Gene köylülere hastalık konusunda bilgi aktarımı yapmıştırlar.Keramet yolla bu halka şifa dağıtmışlardır.’Çok gezen çok bilir sözü’bu dervişler için uygun bir sözdü.Bilgi dolaşımı buralarda bilgi birikimine neden oluyordu.Bebesi olmayan kadınlara,mazmun hastalıklara yönelik tedavileri oluyordu.Dervişlere olağan üstü inanış hakimdi.
Dervişlerin dolaylı etkileri,halkın o çevre bölgelerle iletişimini,haber almayı yani ilişkilerini sağlarlar.Bu dervişler o toplumun dünyaya açılan penceresidir.Dünyadan haber olmak,coğrafi bölgedeki gelişmeleri bu dervişlerden öğrenirdiler.Bu doğal işleyen bir süreçtir.2.dolaylı işlevi bilgi birikimidir.Medreselerde İslam’ın yüksek kültürü olarak ders niteliğinde okutulurdu din.Kitap yoluyla,müderrislerce aktarım sağlanırdı.Bu durum şehir hayatı için geçerlidir.Kırsal halk bilgiyi,dini bu dervişler yoluyla öğrenirdiler.Yerleşik köylü baz alınırsa onlara imam tayin edilir,böyle bir kanalı bulunurdu.Konargöçer toplumlarda camii yoktu.Demek ki bu tip yerlerde erken dönem için(13-15 yy) böyle imkan yoktu.Dervişler neredeyse tek araç olmuşturlar.Bu derviş grupları eğitimli değildiler.Tasavvufu yüzeysel olarak öğreniyordular.Dervişlerin muhatabı köylüler ve konargöçerlerdi.Bunların herhangi bir bilgisi yoktu ve okuma-yazma bilmezlerdi.Ayrıca derin İslami konuları(hadis-fıkıh) da bilmezdiler.Dervişler bu toplumla anlaşmış,bir dille de olsa İslami konuları onlara aktarmıştılar.Hem dünyevi bilgi hem de dini inanışlar bu kesime ulaşmış oldu.Dolaylı işlevleri olarak haber trafiği,zihin dünyalarında kitabi ilimler bu kesime ulaştırılırdı.Zihinleri okulda görünen dersi bu halka yavaş olarak anlatılırdı.Son olarak da inanç sistemi gelir.İnançları zült anlayışıdır.Türkmenler arasında İslamiyet bu dervişler arasında şekillenmişti.Bu dervişler gezgin olduklarından casusluk yaptıkları da olmuştur.Bunlara casusluk yaptıkları için alı konulur,cezalar verilirdi.
Siyasi açıdan rolleri;bunlar birer propagandacıdır.Merkezi yönetimin,devletin bu sosyal kesimde algılanmasında da etkilidirler.Dervişlerin siyasi görüşü,sloganları ‘halka hizmet,hakka hizmet’ olmuştur.Sorunlarla içli dışlı olan dervişler,halkın idareden yana sorunlarını gördüklerinde kayıtsız kalmıyor,çözüm yolu bulmaya çalışıyordular.Bir nevi arabuluculuk yapıyordular ve çözüm bulamadıklarında isyan ederdiler.Çıkan isyanlarda genelde mehdi anlayışı vardı.Bu İslam dünyasında çok yaygındır.Bu mehdiler kendilerini huzura,refaha kavuşturacak insanlar olarak görüyordu.Halk da bunların peşinden sürüklendiği görülür.Bazı şeyhlerin bu iddia ile ortaya çıktığı görülür.Şeyhlerin siyasi planlarla halkın sorunlarını manipüle mi etti yoksa gerçekten sorunlar yaşanıyor ve onların kurtulması  için  çıkardığı bir ayaklanma mı idi?Bazı tarihçiler ilk unsuru görse de Resul AY hoca bunun 2.kısmını daha ağır görmektedir.Ona göre şeyhler hizmet etmeyi yaşamın bir gayesi olarak görmüştüler.Devletten yana sıkıntıları olmuşsa başta çözüm yolu arar.Eğer mutabakat sağlanmazsa o zaman isyan ederdiler.Eyleme dönüştürme isyanları dinle olurdu.İsyan daha çok devlet yöneticilerinin zulümleri,din dışı faaliyetleri sonucu çıkar.Bütün isyanların kökünde din vardır.İsyanlar belli sıkıntılardan meydana gelmiştir.Tesadüfi bir yanı yoktur.
Devlet dervişlere imkanlar sunar.Onlara tekke-zaviye-vakıf-dergah tayineder.Ayrıca duacılar tayin edilir ve devlete dua edilmesi istenir.Hatta bu duacılara maaş bile verilirdi.Osmanlı zamanı başta etkili olan önemli işler yapan bu dervişler sonraları 16 yy gibi zamanda devletle arası bozulur.Osmanlı ulemasının tepkisini çekerler dervişlerin faaliyetleri..Ulemaca hakkında takibat açılır ve bunların faaliyetleri engellenir.Böylece bu derviş grupları dışlanmış olurdu.

Oğuzlarda Derviş Grupların Kırsal Toplum Üzerindeki Etkisi


Osmanlıların siyasi otorite bakımından zayıfladığı dönem için kullanılır.Osmanlı tarihinde 1402 yılında Ankara Savaşı neticesinde zor duruma düşen devlet,5 Temmuz 1413 yılına kadar yani Çelebi Mehmet’in tahta geçene kadar olan 11 yıllık süreçtir.Timur’un Yıldırım Beyazıd’ı yenip Osmanlıları zor duruma düşürdüğü dönemin etkisidir.Beyazıd’ın 7 oğlu bulunmaktaydı.Ertuğrul Çorum’da vefat etmiş,Kasım’da daha küçük yaştaydı.Timur İsa’ya berat vermiş,nüfus kurmasını istemiştir.Osmanlılar dağılma ve parçalanma sürecine girmiştir.Birçok mücadele verilerek kurulan devlet bu dönemde kaos içinde bulunmaktadır.Şehzade ve Anadolu beyleri ile mücadeleler başlamıştı.Yıldırım’ın bazı oğulları Çelebi unvanını kullanmıştır.Bunun nedeni Yıldırım Bayezid'in eşi, Çelebi Mehmed'in de annesi olan Devletşah hatun sebebiyledir.
şöyle ki; Devletşah hatun, Mevlana'nın oğlu olan sultan Veled'in torunudur. sultan Veled kızını Germiyanoğlu Yakup bey ile evlendirmiş, Yakup bey'in bu kadından olan kızı Devletşah hatun da Yıldırım Bayezid'e gelin gitmiştir.Çelebi ünvanı 2.Beyazid’e kadar kullanılacaktır.Bu dönemden itibaren ‘şehzade’ünvanı kullanılmaya başlanılacaktır.Yıldırım Beyazid’in oğullarından Mehmet,İsa ve Musa Çelebi ünvanını kullanmışlardır.
 İsa Çelebi ise savaşın ardından Balıkesir'e yerleşti. Timur'un şehri istilasından sonra onun onayıyla Bursa'da kardeşi Musa Çelebi ile savaşa girdi. Savaşın sonunda İsa Çelebi üstün gelerek, Musa Çelebi Kütahya'ya kaçtı. Bursa'da hüküm sürmeye başlayan İsa Çelebi'ye, 1403 yılında Mehmet Çelebi'nin mektupla yaptığı Anadolu topraklarını bölüşme önerisi İsa Çelebi tarafından kabul edilmedi. Bunun üzerine Mehmet Çelebi Amasya'dan Bursa'ya yürüyüşe geçti. İki kardeşin Ulubat'taki savaşından Mehmet Çelebi galip ayrıldı. İsa Çelebi Yalova'dan İstanbul'a geçti. Burada Süleyman Çelebi'nin Bizanslılarla 1403 yılında Bizans'ın lehine bir anlaşma imzalaması sebebiyle, İsa Çelebi Edirne'ye gönderildi. Süleyman  Çelebi'nin kendisine rakip olarak Mehmet Çelebi'yi görmesi nedeniyle, İsa Çelebi'yi bir orduyla Mehmet Çelebi'nin üstüne gönderdi. Fakat Mehmet Çelebi İsa Çelebi'yi tekrar yenerek, kaçmasını sağladı. Candaroğlu beyliğine sığınan İsa Çelebi, bu tarihten sonra üç kez daha Mehmet Çelebi'ye saldırsa da başarı sağlayamadı. Karamanoğlu'na sığınan İsa Çelebi'yi, Karamanoğlu Mehmet Çelebi ile anlaşarak sınır dışı etti. Eskişehir'de Mehmet Çelebi'nin basınına uğrayarak boğdurulan İsa Çelebi, Bursa'ya Murad Hüdavendigar türbesine gömüldü. 
Edirne'de hükümdarlık süren Süleyman Han, Mehmet Çelebi'nin ilerleyişine mani olmak için, Anadolu'ya sefere çıkarak Bursa'yı aldı. Çelebi Mehmet ise Amasya'ya çekilmek zorunda kaldı. Ankara'yı da kendine bağlayan Süleyman Han Osmanlı hükümdarı havasına girdi. Çelebi Mehmet kardeşi Musa Çelebi ile anlaşarak onu Rumeli'ye doğru sefere çıkarttı. Bunun üzerine Süleyman Edirne'ye doğru yola çıktı. Anadolu'da yalnız kalan Çelebi Mehmet, buradaki toprakların sahibi oldu. Çatalca civarında savaşan Süleyman ve Musa Çelebi'nin bu savaşından Süleyman Han galip çıksa da, Musa Çelebi toparlanarak Edirne'yi ele geçirip, Süleyman Han’ı 1410 yılında öldürdü. Cesedi Bursa'da Murad Hüdavendigar türbesine gömüldü.
Musa başarısını Mehmed’e borçludur.Musa’nın Edirne’yi kontrol altına alma,hükümdar olma gibi bir niyeti vardı.Rumeli’de yükselen Musa hemen Mehmed’in üzerine yürümez,durumunu sağlamlaştırır.Sırp-Bizans-Bulgarlar ile mücadele etmiştir.Süleyman Han zamanı 2.Manuel ile Gelibolu’da bir anlaşma yapılmıştı.Bu anlaşmaya göre Kartal,Gemze ve Pendik Bizans’a iade edilmişti.Bunun karşılığında da kendisine dokunulmayacaktı.Çelebi Musa bu yerleri geri alır ve 1411 yılında İstanbul’u kuşatır.Çandarlı’yı İstanbul’a gönderir.Musa tarafından sıkıştırılan Bizans Mehmet Çelebi’yi Bursa’dan  İstanbul’a davet eder.Mehmet ile Rumeli’ye geçiş konusunda anlaşma sağlar.Fakat bu duruma Musa izin vermez.2 kardeş Çatalca’da karşılaşır ve Mehmet canını zor kurtarır.Anadolu’ya geri gelmek zorunda kalır.Musa’nın sert tutmları yüzünden devlet adamları yılgınlık gösterir.Bu davranışları yüzünden Rumelili beyler kendisinden uzaklaşır.Sırplarla yapılan işbirliği sonrası ipler tamamen atılır.Önemli bey olan Evenos Gazi’de Musa’dan desteğini çeker.Bu durum karşısında yalnız kalan Musa;beylerinin kardeşi Mehmed’in yanına geçmesi sebebiyle de Filibe’ye kaçar.Mehmet takibini sürdürür ve 2 kardeş Sofya’nın güneyindeki Çamurlu’da karşılaşır.Burada Musa yenilerek yakalanır ve 1413 yılında da öldürülür.Mehmet Çelebi’de kendisini Edirne’de hükümdar ilan eder.Mehmet çok zeki,kurnaz,becerikli birisiydi.Babasını Timur’un elinden kurtarma cesaretini gösterdi.Kendisi Osmanlıların 2.kurucusu sayılır.Onun sayesinde devlet ayağa kalkmış oldu.Bu arada Kasım ve kız kardeşi Fatma Gelibolu anlaşması neticesinde Bizans’a verilmişti.Bunlar Bizans sarayındadırlar.Diğer kardeş Mustafa ise Timur’un yanındaydı.O mücadeleye en son katılan kişidir.Timur ölünce serbest kalmıştır.Serbset kalmasından sonra Rumeli’ye geçer ve Mehmed ile mücadeleye girişir.1419 yılında o mücadeleyi kaybedince Bizans’a sığınmak zorunda kalmıştır.Çelebi Mehmet kardeşinin Bizans’ta kalması karşılığında bu devlete 300.000 akçe ödemiştir.Bizans da Mustafa’yı Limmi Adasında tutmuştur.2.Murat zamanı başa bela birisi olacaktır.Mustafa hakkında bir iddaa,onun Düzmece Mustafa diye anıldığına dairdirMustafa’nın kendi kardeşi olmadığını,tarihte böyle bir kişinin bulunmadığını bazı tarihçiler ifade eder.Peki öyleyse neden Mehmed ,kardeşi değilse Bizans’a para versin ?Gene Limmi Adasında tutulması için gayret göstersin?Tüm bunlar gösteriyor ki Mustafa Beyazıd’ın öz mü öz oğludur.
Bu devirde Anadolu beylikleri ne yapıyordu? Bu durumdan istifade edip Germiyan-Aydınoğulları-Saruhanoğulları-Menteşeoğulları yeniden canlanmıştır.Bağımsız olanlar da faaliyet gösterirdi.(İsfendiyar-Karamanoğulları)Bu beyler şehzadeler arasındaki mücadelelere karışıp kargaşadan yararlanırdılar.Aydınoğlu Cüneyt Bey buna örnektir.Kendisi devamlı kaybedenin yanında olmuştu.
Fetret Devri Mehmet Çelebi ile bittiğini söylemek mümkün değildir.Bu süreci unutmak,dağılmayı önlemek kolay bir hadise değildir.Mehmet’ten sonra da bu süreç kendisini hissetdirecektir.Mustafa,Mehmet ve 2. Murat döneminde devleti meşgul edecektir.Gene böyle şehzadelerin faaliyetleri olmuştur.Savcı’nın oğlu Davud,Haçlılarla birlikte Osmanlılara karşı mücadele vermişti.Süleyman Han’ın oğlu İstanbul fethi sırasında taht mücadelesi vermişti.Osmanlılar tarihi açısından şehzadelerin ayakta kalması tehlike arz ediyordu.Bu fetret dönemi olaylarını İstanbul’un fethi unutturacaktır.Bu dönem Rumeli beylerinin oynadığı rol önemlidir.Çünkü devamlı destek olunmuştu.Bu destek durumu Anadolu’da yoktu.Timur’dan yenen darbe endişe duyulmasına neden olmuştu.Bu yüzden Mehmet Çelebi ve 2.Murat Şahruh’a hediyeler yollardı.Osmanlılar devletin kuruluşunu Rumeli’den gerçekleştirmişti…
Mehmet Çelebi Beyazıd!ın 4.oğludur.Taht mücadelesine katılanlardan en küçüğüdür.Babasının sağlığında Amasya-Tokat-Sivas bölgesine sancak beyi olarak yollanır.Türkleri itaat altına almak zordu.Rumeli’de halkı itaat altına almak daha kolay olmuştur.Çünkü burada Osmanlılar istimaret politikası uygulamıştır.Eğer Osmanlılar bu topraklarda çekilirse eskiden buralara hakim olan güç geri gelecekti ve uyguladıkları politikalar sayesinde halkın baskı altında kalmasına neden olacaktı.Türklerde böyle baskı olmamıştır.Çelebi Mehmet diğer kardeşlerine nazaran zayıf olmasına rağmen onları halt edip başa gelmiştir.Fetret devri Osmanlılar açısından kayıp,Anadolu beyleri açısından kazançtır.İlhak edilen topraklar tekrardan ele geçirilir,işine gelen şehzadeleri desteklemişlerdir.Mehmet Çelebi zamanından itibaren Bizans-Sırp-Mora-Eflak devletleri Osmanlılara vergi vermeyi kabul ettiler.Mehmet bundan sonra Anadolu beylerini itaat altına almak için harekete geçti.Aydınoğlu beyi Cüneyt beyi mağlup eder.Böylece 1414 yılında Batı Anadolu tekrardan hakimiyet altına girer.Karamanoğullarına sefer düzenlemeden önce Candaroğulları üzerine yürüme niyetindedir.İsfendiyar oğulları Osmanlı hakimiyetini tanır.Böylece kuzeyde Osmanlılar rahatlamış oluyordu.Güneyde ise Memlukler hakimdi ve taraf olmasını engellemek adına onlara hediyeler göndermiştir.Tüm bunlardan sonra Konya kuşatması yapılır.Karamanoğulları fazla dayanamayıp barış ister ve akabinde Isparta verilir,Niğde-Kırşehir ilhak edilir.Bu sefere gidilirken Candaroğulları ile barış yapılmış,anlaşma yapılmıştı.Böylece de başarı gelmiştir.Venediklilere karşı sefer düzenlenir ve Çalı Beyi görevlendirir.Çalı Bey Gelibolu’ya gelir fakat burada öldürülür.Gene donanması yakılır.Bu karşılaşma Venediklilerle ilk karşılaşmadır.Macarlarla yapılan karşılaşmada kral Sİgismund,Niş’te ve Niğbolu’da Osmanlıları yener.Bu karşılaşmanın nedeni de Severin Kalesi’dir.Ayrıca Cüneyd beyi sancakbeyi yapar.Bu bir Osmanlı uygulamasıdır.Kendilerine karşı başkaldırı varsa o başkaldırı yapan devlet hizmetine alınırdı.Sonradan da icabına bakılırdı.
                             ŞEYH BEDRETTİN İSYANI
Bu isyan Mehmet Çelebi zamanı baş gösterir.Şeyh Bedrettin isyanı,dini karakterli isyan olarak meydana gelir.Daha çok siyasi içerikli olarak da karşımıza çıkar.Bu zat devrin alimlerindendir. Musa’nın 1,5 yıl boyunca hükmettiği dönemde kendisinin kazaskerlini yapmıştır.Dini amaçlardan siyasi amaçlar güden hale gelmiştir.Bu olay dönemim en önemli hadiselerindir.İslam alemimin en nüfuzlu alimlerindendir.Bütün merkezleri dolaşıp parlak eğitiminden sonra şeyhlik mertebesine ulaşmıştır.Kendisi alimliğin yanında zeki ve isyankar birisidir.Bilgi bakımından en ileri gelenlerindendir.Eserleri;
Varidat
Camiu’l-fusulin
Letai'fü’l-işarât
Teshil
Meserretü’l-kulûb
Ukudü’l-cevahir
Çerağu'l-fütuh
Nurü'l-kulub
İlim aleminde önemli şahsiyet olması nedeniyle Musa’nın dikkatini çeker.1415 yılında yaptıkları faaliyetler yüzünden İznik’e göçe tabi tutulur.Bu göçü Mehmet yaptırmıştır.Mehmet tek başına hakimdir bu dönem şeyhin başlattığı dini ve içtimai olayları izler.
Şeyh, Mısır dönüşü Halep,Konya ve diğer şehirlerde dolaşır.Edirne’ye gelerek anne ve babasının duasını alır.Musa’nın kazaskeri olur.Fakat sonraları mevkini kaybederek İznik’e göç ettirilir.Burada pek tekin durmaz,adamlarını yerleştirir.Yol açacak birileri lazımdı.Adamları İzmir’in güneyinde bulunan Çeşme-Karaburun’da halife tayin ederler.Bu halife de Börklüce Mustafa dır.Fanatik biri olan Mustafa,kendini baba ve ruhani reis olarak ilan eder;kendisi de ‘dede sultan’diye anılırdı.Torlak Kemal adında kendisine yardımcı biri çıkar ve bu şahıs Yahudi kökenlidir.O da Manisa civarına yerleşir.Kendilerinin eşitlik,dayanışma,yardımseverlik gibi sloganları bulunurdu.Her şeyde kom inal yaklaşım vardır.Kadınlar hariç herkes ortak olarak kullanılırdı.Börklüce Mustafa Aydın,Torlak Kemal ise Manisa civarında batini-Şii tarzda hareket etmeye başladılar.Bu anlayış,ahlakı değeri hiçe sayar;bireysel mülkiyeti,evlilik müessesi gibi kavramları dejenere etmiştir.Kısacası sosyal branşları ortadan kaldırmıştır.Bunlar insana cazip gelmiştir.Bu erkekler üzerine oynanan bir oyundur.Bu şeyhin konumuna zarar vermiştir.Şeyh,İsfendiyar topraklarına geçip,oradan da Kırım’a kaçmak ister.Fakat İsfendiyar beyi Mehmet’ten korktuğu için buna izin vermez.Şey bu durum karşısında Rumeli’ye geçer ve Yeni Zara’ya yerleşir.Buradan sırasıyla Zara-Silistre-Dobruca ya geçerek büyük propagandalar yapar.Kendisini burada padişah olarak ilan eder.Buradaki Hıristiyan halk dervişleri görünce Allah’a ibadet ediyor;onları gökten inen melek olarak görüyordular.Bu dervişler siyasi emelleri olan kişilerden oluşurdu.Selçuklulardaki Hassan Sabbah olayı ile benzeşmektedir.Bunlar Anadolu’da Manisa-Aydın-Karaburun’da büyük hareketlerde bulunmuştular.Mehmet büyük olaylarla karşı karşıya kalmıştır.BU Şii hareketini bastırmak için kendi beylerini yollar,varlık gösteremeyince de ciddi olarak tedbirler alır.Aydın sancakbeyi Süleyman ve Manisa sancakbeyi Timur bölgeye gönderilir fakat her ikiside öldürülür.Bu durum karşısında Amasya sancakbeyi Murat görevlendirilir ve bu asiler bozguna uğratılır.Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa ağır bir yenilgi almıştı.Şeyh Bedrettin Yavudi ve Hıristiyan unsurları toplasa da dayanamaz ve teslim olmak zorunda kalır.Çelebi Mehmet karşısına çıkarılır ve ulemadan bir fetva istenir.Verilen fetva ise şeyhin sonunu getirecektir:Ölüm…Kendisi Serez pazarında 1421 de asılır.
1239-1240 yıllarında 2.Gıyasettin zamanında ortaya çıkan Baba İshak ayaklanması başa bela olduğu gibi bu isyanda başa dert olmuştur.Mehmet Çelebi vatana bir hediye olarak bu sorunu çözmüş,kurtarmıştı.Eğer Mehmet bu durumdan kalkamasaydı devletin durumu ne olurdu?Kritik zamanlarda böyle başarılı insanlar hep çıkmıştır.Eğer başta İsa-Musa olmuş olsaydı bu başarı sağlanamaz,isyancılar amacına ulaşırdı.Mehmet 1413-1421 yılları arası yani 8 yıl tahtta kalmıştı ve çok çok önemli işler yapmıştır.

Yükselme döneminin şaşalı padişahıdır.Devletin yıkılmaya yüz tuttuğu,parçalanmaya  başladığı ortamda devleti ayağa kaldırmıştı.Fetret Devri’nde azmi ve zekasıyla büyük iş başardı.Osmanlı tahtına tek başına oturuyor.1399 yılında Yıldırım Beyazid tarafından  Tokat-Amasya-Sivas bölgesinde sancakbeyi görevinde bulunmuştur.Burada Mehmet nüfuslanmış,büyük işler yapmıştı.Timur belası Anadolu’yu sıkıntıya soktuğu zaman Mehmet savaştan kaçar ve bölgesi olan Amasya’ya gelir ve bazı Türkmen beyliklerini kontrol altına alır.Daha yaşı 14’tür.Bu meziyetin nerden geldiği bellidir,genlerinde vardır bu yetenek.Mehmet,vassal ilişki dışında anlaşma ilişkisi kuruyor.Merkezi otoritenin devamlılığı için onlarla anlaşma yoluna gitmiştir.Kardeşleri İsa ve Musa’nın katı tutumları vardı.Devleti otoriter tarzda yönetirdi.Birçok beyde bu tarz yönetilmeyi sevmezdiler.Çünkü çok sıkılırdılar.Devlet yönetiminde çalışana,bu beylere hoşgörü ile yaklaşmak ve davranış göstermek gerekirdi.Aksi takdirde belli bir bedel ödetir ve buna en güzel örnek İbrahim Paşa’dır.Musa’yı yönetimi yüzünden satmıştır.
1413’te başa geçer geçmez Mehmet’in yaşadığı ilk problem Aydınoğlu Cüneyt Bey’di.Cüneyt,fırsattan istifade etmeye çalışan biriydi.Sırasıyla Mehmet’e isyan çıkaracak,sorun çıkaracak olan Musa,Şeyh Bedreddin,Mircia’yı desteklemiştir.Mehmet ilk bununla uğraşır ve Batı Anadolu’ya sefer düzenler.Buraları itaat altına alır,diğer beyliklerde Mehmet’e itaatlik bildirir.Cüneyt Bey isyancıdır.Onu Mehmet devlet hizmetine almış ve zamanla cezasını çekmiştir.Niğbolu’ya sancakbeyi olarak gönderildi.Mehmet Kastamonu ve çevresine sefer düzenler.Burada bulunan Candaroğlu İsfendiyar bey haberi alır almaz Mehmet’e itaatlik bildirir.Bu durum kabul gören Mehmet Karamanoğulları seferi için birlik ister.1415 yılında Konya kuşatılır ve Karamanoğlu Mehmet Bey barış istemek zorunda kalır.Yapılan anlaşma ile Seyidi ve Hamidi bölgeleri Mehmet’in kontrolüne geçer ve Mehmet buradan ayrılır.
İsfendiyar Bey fazla tekin durmaz.Oğlu kendisine isyan eder.Kasım,Mehmet’ten bir ricada bulunur.Çankırı-Kastamonu-Kalecik-Tosya bölgelerinin babasına verilmesini ister.Mehmet bundan razıdır ve İsfendiyar beyle görüşme yapar.O da Kastamonu hariç diğer toprakları Kasım’a vermiştir.Çelebi Mehmet bu meseleyi Kasım lehine çözer.İsfendiyar’ın rahat durmaması üzerine Çelebi Mehmet sınırı 1417 yılı itibariyle Ilgaz Dağı olarak belirler.Mehmet 2 yıl sonra yani 1419 yılında Canik(Samsun) bölgesine bir sefer düzenler.Bu yerler İsfendiyar topraklarıydı.Oğlu Murat ile birlikte lalası Biçeroğlu Hamza’yı Şehri alması için görevlendirir.Bu sırada Samsun’da yangın çıkar ve burada bulunan Cenevizliler şehri terk ederler.Osmanlı birlikleri bu şehri ele geçirmişti.Bu durum karşısında Candaroğlu hakimiyeti süren Hızır Bey 1419 da SAMSUN’U teslim eder.Bu bölge Canik olarak anılırdı.Bundan sonra Anadolu’da işleri düzene sokmaya gelmişti.Birçok beylik hakimiyeti tanımak zorunda kalmıştır.Bu mesele de çözüldükten sonra Batı Anadolu kıyılarına yöneldi.İtaat altında bulunmayan Kiklat adalarına donanma yollar(Yunanistan’ın güneydoğusunda yer alır).Donanmada bulunan Çalı bey burada yağma yapar.Esirlerle birlikte Gelibolu’ya gelir.Venedikliler Osmanlı üzerine donanma yollar.Gelibolu’da gerçekleşen savaş 1416 yılında olur.Osmanlı donanması yakılır ve Çalı Bey öldürülür.Lapseki’yi bombardımana tutarlar,İstanbul’a geçerler.2.Manuel’in arabuluculuğu ile barış görüşmeleri yapılır ve anlaşma sağlanır.Bu ilk deniz savaşıdır. Henüz deniz savaşı için donanma hazır değildi.Kesin olarak deniz donanması Kanuni Sultan Süleyman zamanında Barbaros’un katılımıyla kurulacaktır.
Eflak voyvodası Mircea en büyük rakiptir.Mehmet’e karşı olan rakiplerini yani,Musa,Şeyh Bedreddin ve Mustafa’yı desteklemiştir.Mircea ilk olarak elçi yollayıp Mehmet’e itaatlik bildirir sonra Macar kralı  Sigismund’un desteği ile bu itaatlikten vazgeçerek karşı faaliyette bulunur.Sigismund’un amacı Mircea aracılığıyla Balkan nüfusunu ele geçirmekdi.Bunu da gerçekleştirmiş ve maşa gibi kullanmıştı.Mehmet Mora seferine çıkar ve Anadolu beylikleri anlaşma gereği ordu yollarlar.Mircea Osmanlılara karşı koyamayacağını anlar ve vermesi gereken 3 yıllık vergiyi öder.Ayrıca kendi oğlunu da rehin olarak verir.Severin kalesini alan Osmanlılar,Macarlarla karşı karşıya kalmıştır.Niş ve Niğbolu’daki savaşlarda Osmanlılar mağlup olur.Bu yenilgi neticesinde Osmanlılar daha denge siyaseti izlemek zorunda kalmıştır.Macarlarla çıkar ilişkisine dayalı dostluk kurar.Çelebi Mehmet dönemi durulan bir dönem değildir.
Anadolu’dan ayrılırken Timur,Mustafa’yı da alıp Semarkand’a gitmişti.Timur ölünce yerine geçen Şahruh Mustafa’yı serbest bırakır.O da Trabzon,Konya,Niğde üzerinden İstanbul’a gelir ve Bizans ile müzakere yapar.Kastamonu üzerinden Eflak’a geçer.Cüneyd Bey ile buluşur,Mircea’nın desteği ile faaliyetlerde bulunur.Bu faaliyet daha çok hakimiyet üzerine olmuştur.Fakat Rumeli beylerinden destek alamayan ikili istediklerini gerçekleştiremez.Mehmet,Rumeli’ye gelerek Selanik yakınlarında Cüneyd-Mustafa birliklerini bozguna uğratır.Bu ikili İstanbul’a kaçmak zorunda kaldılar.Selanik’i kuşatan Mehmet imparatorluktan Mustafa’yı talep etti.Fakat bu kabul görmeyince Mehmet,Mustafa’nın hayatı boyunca Bizans’ta tutsak olarak kalmasını ve bunun içinde 300.000 akçe verileceği koşuluyla anlaştılar.Bulunduğu ada Limni adasıdır ve burada Mondros Anlaşması imzalanmıştır.Mehmet öldükten sonra Mustafa devreye sokulmaya çalışılmıştır.Bu sırada Anadolu’da Şeyh Bedreddin isyanı yaşanmaya başlanılmıştır.kendisi mecburi olarak İznik’e gönderilmiş ve maaş bağlanılmıştır.Bu konuyu evvelki derste detaylandırmıştık…
Mehmet, son dönemlerini hastalık içinde geçirmişti.Tek bir isteği vardı o da oğlu Muradı tahta geçirmekti.Bunun için Mehmet tedbirini alır ve Bizans ile anlaşma yapar.Buna göre Murat başa geçecek ve diğer evlatlar Mahmut ve Yusuf Bizans’ta rehin olarak kalacaktı.Fakat bunun mümkün olması zordu.Mehmet öldüğünde Murat 17 yaşındaydı ve Amasya’da tecrübe kazanmıştı.Onun döneminde Rumeli halkı kendisine itaat etmişti.Fakat Anadolu için bu söylenemez.Çünkü buradaki Türkmenler konargöçer olduğundan itaat altına almak zordu.Belli güç karşısında isyan ederdiler.Safavilerle bu yüzden birlikte hareket etmişlerdir.Mehmet,oğlu Murat’ı  Amasya’dan Edirne’ye çağırır.Çünkü kendisi son vakitlerini yaşıyordu.Nitekim de Murat Edirne’ye varmadan 1421 yılında Mehmet vefat eder.Saltanatı boyunca devleti sosyal ve siyasi açıdan eski gücüne ulaştıran Çelebi Mehmet,Osmanlılara çok başarılı bir dönem geçirtmişti.Av sırasında attan düşüp öldüğü de rivayetler arasındadır.Murat haberi alınca Edirne’ye değil direk Bursa’ya geçerek tahta oturur.
Fetret Devri 1413 de bitmişti.Çelebi Mehmet kendi dönemimde problemlerle uğraşmıştı.Timur sonrası Şahruh başa geçmiş ve Mehmet Çelebi’nin Anadolu seferlerine içerlenmişti.Mehmet’e mektup yazar ve mektubunda niçin töreni ilhaniyeye aykırı olarak hareket ettiğini sorar.Mehmet’te cevaben 2 hükümdar olmasının kendisi için tehlike oluşturduğunu bu durumun da düşmanlarına yaradığını belirtti.Ayrıca bu düşmanların fırsat kolladığını da mektubunda belirtmişti.Mektubu yazarak durumdan kurtulmaya çalıştı Mehmet.Şahruh güçlü bir yapının oluşmasını istemiyordu.Mehmet babası Bayazid gibi ağır ifadeler taşıyan cümleler kurmaz aksine kendisine riayet edeceğini belirtir.Şahruh’un Azerbaycan seferi ve işgali sonrası bu mektubu yazar.Timur tehlikesini en iyi şekilde yaşayan Osmanlılar aynı hatayı yapmaz  ve onların istediklerini yaparlar
Çelebi Mehmet,Osmanlılar için çok önemlidir.Kendisi tarih kitaplarında devletin 2.kurucusu olarak görülür.Ankara Savaşı sonrası Amasya’ya kaçar ve bu zamanlar 14-15 yaşındaydı.Diğer kardeşlere göre küçüktü ama zekası,mütevaziliği sayesinde başa gelmişti.Amasya çevresi Danışmentlilerin eski toprağıydı.Onun başarıya ulaşmasında en büyük destek buradaki devlet adamları olmuştur.Hacı İvaz,Biçeroğlu Hamza iki önemli devlet adamıydı.Fetret Devri sonrası sultan ünvanı vermiştir kendisine.Bu da kendine olan özgüveni göstermekteydi.Vefat ettiğinde 30  yakın yara gözlemlenmiştir vücudunda.Vefat yılı 1421 Hazirandı ve kabristanı Bursa da idir.Mehmet’in ölümünden haberdar olan Manuel Mustafa’yı serbest bırakır.Ve böylelikle yeni kaos ortamı oluşmuş oluyordu.Fetret Devri gerçek manada bitmez.Murat dönemi de bu propagandalar devam edecektir.


 Akademik bir konudur,Tarih Bölümünün dersi sırasında not tutulmuştur.

Osmanlı Kuruluş Devri - Fetret ve Mehmet Çelebi Dönemi - Şeyh Bedrettin İsyanı

        
  Oğuz Aşiretinin Dini İnanışları,Gelenek ve Görenekleri
İslam öncesi durumdan ibarettir.İslam öncesi bulunan inanışlar Gök Tanrı ve Şaman inanışıdır.Tanrılarına Oğuz göçebelerinde Uluğ Bayat adı verilirdi.Bu inanışlar çok gelişen inanış değildi.Fadlan Oğuz bölgelerinden geçerken bir takım sorulara maruz kalmıştı.Tanrının bir karısı var mıdır şeklinde sorular sorulmuştu kendisine.Ayrıca Oğuzların yaşadıkları bölgelerde tapınaklar,mabetler görülmez.Din bu manada yaygın olarak yaşanmıyordu.Kendi manevi şahsiyetlerine saygı gösteriyordular.Kam,şam gibi Türkmenlere unvanlar verilirdi.Korkut Ata gibi.Ayni olarak da ata unvanı da kullanılmıştır.
Kam unvanı daha çok din adamlarına verilen isimdi.Kaan baba demekti,ata unvanı sonradan da babanın yerini almıştı.Bu aşiretlerin gömülme şekli,sırtında elbisesi,üzerinde silahı ve önemli şahsi eşyaları ile gömülürdü.Mezarları oda şeklinde kubbemsi biçimde oluyordu.Kümbet,Türkmen çadırına da benzetilirdi.Mezarlık mimarisi bu şekildedir.O oda biçimindeki mezarın tavanı çamurdan kubbe,huni şeklinde oluyordu.Mezara konulurken elinde kımız konulurdu.
Ölünün kalan atları kesilerek yenirdi.Bu cenaze merasimine yuğaşı denilirdi.Bu gelenek sure gelen bir gelenektir.Anadolu’da genellikle orta kesimde cenazeden sonra yemekler verilir.Bu günümüzde de devam etmektedir.Mesela Mevlana’nın vefatından sonra cenaze korteji önünde 3 boğa bulunmuş,bu boğaların her biri tekkelere gönderilip fakir-fukaraya dağıtılmıştır.

Ölen kişi sağ  iken her öldürdüğü kişi için kendi mezarına balbal dikilirdi.Bu öldürülen kişilerin kendisine cennette hizmetçisi olacağı inancı vardı.Bu öldürme işi baskın sırasında mı yoksa keyfi olarak mı pek bilinmez.Bu durum Göktürklerde de hakimdi.Yuğaşları,yemeklerden sonra atlardan kalan baş,ayak ve derileri sırıklara asılırdı.Çünkü ölen kişi cennete etleri yenen atlarla cennete gidecekti.Eğer bu yapılmazsa ölen kişi cennete yayan gitmek zorunda kalacaktı.Sulara belli bir inanışları vardı.Sularda,akarsularda yıkanılmaz,çünkü su arığdır ve temizdir.Bunu yapan birisi günaha girmiş olarak görülüyor ve hastalanmış biri olarak lanse ediliyordu.Elbiselerini üzerinde paralanana kadar çıkarmazdılar.Eskiyene kadar kullanırdılar.Hastalıklarında karantina sistemini benimsemiştirler.Bu hastalıkla ilgili pek yöntem bilmedikleri için onlara yaklaşmazdılar.Kul ve cariyeler hastalara hizmet eder,yoksullar kendi kaderlerine bırakılırdı.
Gelenek ve görenekleri;kadınlar memleketindeki erkeklerden kaçınma,aynı yerde bulunma,yüz örtme vb gibi özellikler taşımazdı ve tam manasıyla bir serbestlik hakimdi.Bu dönemde erkek-kadın arasında ayrışma henüz yoktur.Fakat Araplarda bu ayrışma söz konusudur.

Sami kesimde böyle tarzda iken kadınlar,Orta Asya’da söz konusu bile değildi.İbn-i Baturta Anadolu ziyareti sırasında kadınların kendisiyle hoş sohbet yapması,onu hacdan gelen biri sanıp cübbesini öpmeleri,erkeklerle yakın diyaloglarını yadırgamıştır.Anadolu’da bu durum oba ve oymaklarda devam eder.Kadının statüsü Yörüklerde,Türkmenlerde ve Alevi kesimde yüksektir.Fadlan Oğuz içlerinden Bulgar Türklerine yönelik ziyaretinde bulunurken kadınların,erkeklerle aynı havuzda bulunduğu görülür.Türkmenlerde kadına karşı ne zina ne de tecavüz,farklı amaçlar olmamış;birliktelik,serbestlik vardı.En önemlisi belli bir rahatlık vardı.Bu göçebelerde intikam,öç alma geleneği yaygındı.Öldürülen birinin intikamı mutlaka alınmak zorundaydı.Akrabalarından biri öldürülmesi,kan dökülmesi gerekiyordu.Belki de İslam geleneğinde olmayan,en tuhaf özellik kişinin üvey annesi ile evlenmesidir.Evlat üvey anne öldüğü zaman babasıyla evlenebilirdi.
Fadlan söyle örnek verir:Subaşı Etrek,babası vefat ettiğinde üvey annesiyle evlenmişti.Düğün dernekleri,bunu açıklayacak en güzel örnek Tuğrul Bey’dir.Tuğrul Bey,Abbasi Halifesi’nin kızı ile evlenirken, kız bir odada kürsü üzerinde oturmuş ve Tuğrul Bey’de o odaya gelip kızı gördükten sonra nara atıp eğlenmişti.Kopuz en önemli aletleridir.Milli yemekleri tutmaçdır.

Bugün Tacikistan dediğimiz halkı oluşturan Tacipler İran kültürüne mensuptur.Arap milletleri bıyıklı ve sakallıdırlar.Ancak bu Oğuz aşiret mensupları ve Türkmenlerde sakal yoktur,bıyık ve uzun saç vardır.İslamlaşmadan sonra sakal sünnet sayılmasına rağmen bu topluluk sakal traşı olmuşturlar.Saç kesimi bunlarda pek görülmez ve saçlarını uzatırdılar.Hatta Van bölgesinde Ermeniler bu Türkmen gruplarıyla karşılaştıklarında onlardan korkarlar.Yayları dikkat çeker ve kılıçtan çok ok kullanmıştırlar.Kendilerine saldırı olduğunda üzerlerinde kılıç,ok,bıçak bulunurdu ve genelde en zor seçim olan yayı kullanırdılar.Bu da kendileri için büyük dezavantaj olmuştu.Giyimleri,deri ve keçe ağırlıklı olduğu belirtilir.Ayakkabıları çarıktan oluşan bir tardaydı.İç giysi olarak da dervişlerin entari giydikleri görülmektedir.Bunlar yazılı toplum olmadıkları için bazı konularda  bilgi sahibi olamıyoruz.
Kalenderilerden Barak Baba,aynı zamanda Yunus Emre’nin de şeyhi olur.Elçisi olarak Arap ülkelerine gider ve üzerinde  kafasında bir boynuz,kulağında küpe vücudunda metaller bulunurdu.Bu Arapların ilgisini çeker ve çok ilginç bulunurdu.Türkmenlerle ilgili bilgileri seyyahlardan öğrenmek mümkündü ve seyyahlar da yılda 2-3 kez gelmekteydi.Yazı bulunmadığından edebi bilgi sahibi olamıyoruz.Sonradan yazıya geçince eserler basılmıştı.İslamla birlikte,yerleşik hayatta birlikte eserler yazılmaya başlanmıştı.Gazneliler,Karahanlılar döneminde önemli eserler hayata geçirilmişti(Kutadgu Bilig gibi).Mizaç ve seciyeleri,yaşam hayat tarzının tesiriyle sert mizaçlıdırlar.Başlıca faziletleri savaşçı özellikleridir.Aynı zamanda konuksever ve namuslu bir milletti.Yaşlıya değer verilir ve Yörük geleneğinde de bu şekilde misafirperverlik hakimdi.

İslamiyet öncesi Türklerde Şamanizm,Göktanrı inancı hakimdi.Şaman inanışı,büyük Tanrı inanışının uzantısıdır.Ayrıca buna atalar kültü de eklenebilir.Bu atalar kültünde ataların ruhu önemlidir.Ruhun kendileriyle birilikte yaşadığına inanırlardı.Atalarının kendilerine yol göstereceğine inanırdılar ve saygı duyardılar.Bir tapınmalık söz konusu değildi ve ölmüş atalarının ruhlarının etkili olacağına inanıyordular.Olağanüstü güç affetmişlerdir.Kendileriyle olacaklarına ve yardım edeceklerine inanıyordular.İnançlarında şaman,tabiat,göktanrı,atalar kültleri vardır.Bu kültlerde ruhlar işlevlerini sürdürmüştür.Tabiat kültlerine örnek Anadolu’da çaput asma geleneği gösterebiliriz.Bu eski zamanlardan gelmektedir.Bunu yaparken bazı ağaçların güç verdiğine inanış etkili olmuştur.İslam dünyası bu çaput işine karşıdır.Çünkü Allah inanışına tamamen terstir.Anadolu’da başka tabiat kültlerine örnek olarak Çorum’daki Denek Dağı örnek gösterilebilir.Gene böyle bir çok dağ bulunur Anadolu’da.Bu dağlara tabiat kültü çevresinde olağanüstü anlamlar yüklenmiştir.Bu Denek Dağı’nda törenler yapılmış ve kurbanlar kesilmiştir.Ülkemizde Alevi inanışında eski Türk inanışları daha çok görülür ve daha yaygındır.İslam bu kesim arasında daha yüzeyseldir.Çaput bağlama olayı Yörüklerde de yaygın bir gelenektir.Anadolu’da bu tip kutsal sayılan başka bir dağ da Kaz Dağı’dır.Bazı ağaç türleri kutsallık affettiği için türbelerin yanında bu ağaçlar bulunurdu.Bu ağaçların kutsallığı Anadolu’da epey yaygındır.Tahtacılar bu açıdan en belirgin aşiretti.Bunların yöresi Eğirdir-Burdur çevresindedir.Ağacın ruhu olduğuna inanma vardır.

Taş kültleri de diğer kült anlayışıdır.Bu anlayış menkibenamelerde geçer.HZ. Ali’nin ayak izlerine rastlanıldığı söylenir ve bu taşlara dokunulmazdı.İslamiyet’te Hacı Esvet Taşı da kutsal bir taştır.Türklerde Hızır’ın atların ayak izlerine rastlanır ve bunlara dokunulmamıştır.Tapınmada dağlara veren kutsallık kalkmaz.Bazı sofiler inzivaya çekilmek için bu dağlara çıkmıştırlar.Çünkü dağ tepeleri Allah’a yakındır,böyle bir inanış vardı kendilerinde.Hıra ve Tanrı dağları bu ibadet alanlarına örnektir.Yüksek yerlerde ibadet yapma yaygındır.Mesela Ebu İshak Kazaruni’ye kesişler haber yollar ve onu ALLAH’A yakınlık için dağa davet ederler.O da halkı bırakıp gelirsem ne halde olurlar der,vazifesini bırakmaz istemez ve reddeder bu teklifi.
Şamanizm bir inanış,bir kültürdür aslında.Şamanlar,tanrı ve ruh ile temasa geçerdiler.Şamanlar ruhun bedenden ayrımını sağlardılar.Tabiat olaylarını yönlendirirdiler.Ateşe hükmederdi ve bu Anadolu’da Rifaiyelilerde vardı.Bütün bozkır toplumlarında,dünyanın bazı kesimlerinde(Kanada-Amerika’nın kuzeyi)bu inanış bulunurdu.Gene Avrupa’da Germen kavimlerinin arasında da bu şaman kültürü hakimdi.Türklerde dinlere bakılacak olursak ilk olarak Uygurlarda Maniezm dini hakimdi.Gene Budizm dini yaygın olmuştur Türkler arasında.Başka yaygın bir din,Hıristiyanlığın bir kolu olan Nesturilik etkili olmuştur.Bu Nesturilik İznik ve İstanbul konsüllerinde reddedilir.Bu Nesturiler mecburu olarak göç etmek zorunda kalır ve bir kısmı Orta Asya’ya gelir,bu Türkler arasında yerleşirler.Hazarlar ile birlikte Yahudilik başka etkin bir din olmuştur.

Anadolu’da Zerdüştlük ateş kültünde çok yaygındır.Bu Zerdüştlük Türklere has değil İran’dan geçmiştir.Ve böylece Doğu Anadolu Mecusilik kültü ile tanışmış oldu.Dersim’de etkisi halan devam eder Mecusiliğin.Ateşi söndürme,işeme,tükürme katiyen olmazdı.Bu ateş kültüne güneşe inanma da dahilidir.Güneşe dua etme,güneşin yansıttığı ışınları öpme geleneği vardı

-
 Akademik bir konudur,Tarih Bölümünün dersi sırasında not tutulmuştur.


Oğuz Aşiretinin Dini İnanışları,Gelenek ve Görenekleri


Türklerin İlk İslamla Tanışması Türklerin Arapların yanında olması,bunun sonucunda da Araplar’ın Maveraünnehir’i ele geçirmesi ile süreç başlar.Bu da Talas Savaşı’na dayanır.Karahanlıların ilk Müslüman devlet olduğu tarihimizde görülür.Göçebelerin nasıl Müslüman olduğuna dair cevap bulamayız.Müslümanlarla temas fetihlerle sağlanır.Bu da 8.yy la tekabül etmektedir.Bu yy da girişilen fetihlerle Araplarla Türklerin sınır komşusu haline gelmiştir.Gene geniş bozkır alanlarına sınır komşusu olundu.

Türkler arasında ilk Müslümanlık bu bozkır alanlarda yaygınlaşır.Geniş bozkır alanları,Türkmen kimliğinin olduğu coğrafya bizim için önemlidir. Araplarla olan temaslarla birlikte ilk olarak Türk boyları Müslümanlaşıyor.Bunlar Karma ve Yağma boylarıdır.Karahanlılar Abdülkerim Saltuk Buğra Han zamanı İslamiyet’e geçen ilk Türk devleti olmuştur.Bozkır coğrafyasında dinin yayılışı 10.yy da peyderpey başlıyor.İslamiyet ve tanrı hakkında aralarında sorular sormaya başlıyorlar.Bunun akabinde aşiret reislerini Müslüman olduklarını belirtiyorlar. 
Kitleler halinde 13 .yy da bu dine geçiş başlar.Bunda Oğuzlar en büyük rolü oynarlar.Türkler kitleler halinde Müslüman olur.Türkler arasında siyasi ve askeri kanalla İslamiyet yayılmıştır.Türklerde mevcut olan yağmacı,savaşçı yapı ile,İslamiyette bulunan cihat anlayışı birbirine uyumludur.
Türklerin İslamiyeti kabul etmesini tek nedene bağlayamayız.Yayılmada esas amaç,etkili unsur doğrudan temaslar olmuştur.Bu temaslar sonucu İslamı anlatan kişiler olmuş ve böylece onlardan dini öğrenmeye başlamıştırlar.Bu etkileşim Türkleri etkilemişti.Burada tüccarlar da etkili faaliyetlerde bulunmuş,Arap tüccarlar buralarda dini yaymaya,anlatmaya başlamışlardı.Devletlerin de bazı faaliyetleri İslamın yayılmasında aracılık rolü üstlenmiştir.Bu coğrafyaya Araplarca koloniler kuruluyor.Devlet başka türlü politik uygulamaları destekler.
Yeni fethedilen yerlere Cuma Camileri yapılmıştır.Cazip uygulamalarla devlet Müslümanlaştırdığı oluyordu.Para verildiği bile oluyordu.Yani para karşılığı Müslüman olunuyordu.İslamı kabul edenlere itibar,makam veriliyordu.Etmeyenler ise onlarla mücadele verilip,çaba gösteriliyordu.Ayrıca kabul edenlere vergide cazip koşullar sunuluyordu.Müslüman olmayanlardan devlet haraç(kafa vergisi) alıyordu.Eğer dini kabul ederlerse bu vergiden kurtulmuş oluyorlardı.Abbasiler vergi politikasında bir takım teşvikler sağlamıştır.

Emevilerin politikası da önemlidir.Emeviler Arap milliyetçisidir.Emeviler zamanı İslamın yayılışı sekmeye uğradı.Özellikle İran ve Türkler Emevilerle dostane ilişkiler kuramaz.Ancak Abbasiler zamanı bu coğrafyaya elçiler yollanmış ve bu elçiler sayesinde Türkler İslamı öğrenmiş,onlardan bilgiler almıştır.Kurulan siyasi ittifaklar sayesinde İslam geniş alanlarda etkili olmuş ve yayılma fırsatı bulmuştu.
Türkler arasında İslamiyet bu kadar rahat ve kolay nasıl kabul ediliyordu?Pagon(putperestlik) ve semavi dinler dışında başka bir dinin yayılması kolaydır.Hristiyanlık ve Yahudilik dinlerinde başka bir dinin yayılması kolay  değildir.Dini bağnazlık,tutuculuk yoktur.Burada Cengiz Han’ın bakış tarzı önemlidir.Ona göre tanrı herkesin tanrısıdır ve saygı duyardı.Bu yüzden kendi halkını kendi iktidarı için duaya davet ederdi.Kut anlayışılık hakimdi.Dini manada hoşgörü olunca,bu faaliyetler sonucu din değiştirmeler olmuştur Türkler arasında.Yeter ki bu faaliyeti yapacak,gösterecek bir unsur bir zat bulunsun.Ayrıca devletlerde bulunan esir ve köleler de önemli bir etken olmuştur.Bu köleler 2 taraf arasında etkileşimi sağlıyor,İslamı tanıtarak önemli rol üstleniyorlardı.Bunlar daha çok sınır ve uçlarda  yer almıştır.

Yeni dinin inanç sistemi,ritüelleri farklı temaslarla yayılır.Eğitim burada önem arz eder ve fakilerin bu görevi üstlendiği görülür.İslam daha çok şehirlerde yayılmaya başlamış,nitelikli olarak şehirlerde yerleştiği görülür.Eğitim faaliyetleriyle insanlar insanlar İslam dinini öğrenirdiler.Göçebe coğrafyasında,bölgesinde İslamın yayılması için yoğun çaba gerektirmişti.Bu vazifeyi  de tüccarlar ve dervişler üstlenmişti.Tüccar bu bölgelere gelerek onlarla iyi iletişim kurmuştu.Tüccarlar için ‘canlı posta,uygarlık taşıyıcısı’gibi tanımlar yapılırdı.Tüccarlar misyonerlik faaliyetleri yürütmüşlerdi.İran’dan mal yükleyip Çin’e kadar götürmüş;burada da hem ticaret faaliyetini gerçekleştirmiş hem de İslamı yayma fırsatı bulmuştular.Tüccarların güzergah alanı Hazerm bölgesinden Bulgar topraklarına olan yerdi.Gene Hazar Denizi kıyısı boyunca Maveraünnehir’den Çin’e doğru olan kısım önemli faaliyet alanlarıydı.Bozkırlara yönelik seyahat düzenleyen tüccarlar da bulunurdu.Sınırlara uzak göçebelere gitmek karlı bir iştir.Çünkü buralardan hayvansal ihtiyaçlarını karşılardılar.
Dervişler,varlık sebepleridir.İrşad ruhuyla hareket ederlerdi.Bu dervişler de bozkır coğrafyasında önemli faaliyetler göstermiştir.Tekkeleri için ihtiyaç duyduğu malzemeyi halktan temin ediyordu.İslam propagandası Emevilerden beri yapılıyordu.Fakiler diğer şehir bölgelerinde etkin rol oynarken,bozkır coğrafyasında bu durum zordu.Bozkır halkına itap edemiyorlardı.Bu bölgede tasavvuf erbabının etkisi fazla oluyordu.Göçebeler arasında dervişler daha etkili olmuşlardı.Tıpkı Anadolu’daki gibi…Burada yetişen sufiler  İslam anlayışını etkili olarak yaymıştırlar.Özellikle Horasan,Semer kant ve Buhara’da kurdukları tekkeler,medreselerde bu vazifeyi görmüştürler

- Akademik bir konudur,Tarih Bölümünün dersi sırasında not tutulmuştur.

Oğuz Türklerinin İslamiyeti Kabul Etmesi


Sitemize ismini vermiş olduğumuz 'Gamalı Haç'ın yahut gerçek ismiyle Svastika'nın Türklerle bağlantısı olduğunu biliyor muydunuz? Svestika'nın Nazizm'den Haç'ın ise Hristiyanlıktan daha da öte bir tarihi bulunmaktadır.
Tarih boyunca birçok medeniyet tarafından kullanılmış olan Gamalı Haç'ın yani Oz Damgasının biz Türkler içinde bir önemi bulunmaktadır. Kültürlere göre yorumlama ve kullanma tarzı olmuştur. Sembole farklı farklı anlamlar yüklenmiştir.Eski Türkler; Sağlık,mutluluk,sonsuz güç ve öbür dünyada yeniden dirilmeyi ifade etmektedir.

Günümüzde bu sembolü gördüğümüzde aklımıza direk Alman Nazi Partisi gelmektedir. Bu yüzeysel bilgilerden kurtulup Türk tarihinin derin sayfalarında sizlerle bir gezintiye çıkalım. Svastika-Gamalı Haç-Oz Damgası ile Türklerin ilişkilerine,Türk kültüründe var olduğunu kanıtlarıyla öğrenelim

Türkler Orta Asya'dan Anadolu'ya göç ederken sadece kendilerini değil kültürlerinide beraber getirmiştir. Bu kültür yüzyıllar boyunca kendisini korumuş ve günümüze kadar gelmiştir.Anadolu'nun köy evlerinde,tarihi yapıtlarda(camii,medrese...) işlemeler yapmıştır. Buralarda İslamiyet'le birlikte Türklüğü harmanlamış ve ortaya Türk İslam Kültür Sentezini ortaya çıkarmıştır. Diğer topluluklar gibi dinini değiştirdikten sonra kültürlerine zarar vermemişlerdir.

Gamalı Haç ya da bizim deyimimizle Oz Damgası başta olmak üzere Türk kültürüne ait birçok şeyi ön plana çıkarmışlardır. Svastika; Ön Türk,Selçuklu,Osmanlı tarihleri boyunca kendini muhafaza etmiştir.Cumhuriyet döneminde Nazi Almanya'sı olarak algılanmış ve ülkemizde yasaklanmıştır.

Gamalı Haç'ı Araplar,Hintler,Türkler,Moğollar,Grekler,Tibetliler olmak üzere birçok ulus kullanmıştır. Şimdi bizleri ilğilendiren şeylere bir göz atalım

İslam'da ve Türk Devletlerinde  Gamalı Haç

Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde halı kilim motiflerinde ayrıca süsleme resimlerinde ve hat sanatında kullanılmıştır. İslam sanatında süsleme resimlerinde desen ve motif olarak kullanılmıştır. İran'daki Cuma Camii ile ve Lübnan'daki Tiripoli de Taynal camilerinin her ikisinde de svastika motifleri vardır.

Kazakistan'ın Türkistan kentinde bulunan Ahmet Yesevi) Türbesi, ana kapının sağ tarafında değişik tasvir edilmiş bir svastika, ana kapının sol tarafında ise yaygın olarak bilinen haliyle bir svastika bulunmaktadır


 Mevlevi ve Bektaşilerde, insanların grup halinde eksenleri etrafında dönerek “göğe” yükselme inancı yaygındır.

Saz şairleri de sazları ile canları ozlaştırır. Tanrıya eriştirirler. Bu nedenle saz şairlerine ozan denilmektedir. Ozlaşma kavramının, ateş kültünden geldiği düşünülmektedir. Bu kavram, güneş kültüne ait kutsama töreninde de görülmektedir.

Dört yöne salınmış kollarıyla Dış Oğuz tarafından dünyanın dört bir yanına yayıldığını belirtir ve tüm evreni simgeler.

Türkiye'de, başta Milas ve Efes olmak üzere Ege Bölgesinde, svastika kullanımıyla ilgili birçok tarihsel iz bulunur. Amasya Hatuniye camii'nde svastika mevcuttur. Milas'ta Kurşunlu Camii olarak bilinen Firuz Bey Camii'nin giriş kapısı üzerinde bir svastika işareti bulunur, ayrıca Milas Müzesi'nin bahçesinde bulunan bir taşın üzerinde 4 adet svastikadan oluşan bir diktörtgen rölyef vardır.

Diyarbakır'ın dış dünyaya açılan 4 tane kapısı mevcuttur. Bunlar kuzeyde Dağ Kapı (Harput Kapı), batıda Urfa Kapı (Halep Kapı), güneyde Mardin Kapı ve doğuda Yeni Kapı (Dicle Kapı veya Sur Kapı) dır. Surlarda birçok medeniyetin imzası niteliğindeki ve içlerinde Süryanice de yazılı olan kitabeler ve motiflerin yanında görülen gamalı haç şekilleri bulunmaktadır.

Çağdaş Hat sanatçısı üstad Emin Barın‟ın, hem Osmanlıca hem de Latince alfabelerden oluşturduğu bazı hat çalışmalarında, svastika formunu çağrıştıran hat sanatı çalışmaları yaptığı görülmektedir.

Anadolu'da tarih öncesi çağlara ait bulunan ve dünyanın da bu dönemlere ait bilgilere ulaşması açısından gözbebeği olmuş, Konya'da bulunan Çatalhöyük'te yapılan kazılardan elde edilen M.Ö. 7500 yıllarında Cilalı Taş ve Bakır Devrine ait taş tabletlerde ve ev gereçlerinin bir kısmında svastika sembolü kullanılmıştır.

Çatalhöyük'le ilgili olarak kapsamlı araştırmalara imza atmış olan James Mellaart'a göre, “Bütün gamalı haçlar, dışarıya doğru yayılan olan merkezi bir hareketle gösterilir. Kendi statik merkezi, evren ve Tanrısal gücün merkezini temsil eder. Svastika, bilinen bir simge olarak Avrasya'nın bütün parçalarında kullanılmıştır”.

Amasya Hatuniye Camii çeşmesi başında da 5 adet (belirgin olarak 3 adet) Svastika sembolü bulunmaktadır.

. Sivas,Tunceli,Bursa ve Konya gibi Türkmen şehirlerimizde de birçok oz damgası bulunmaktadır.
Şamanların davullarında da oz damgasını görmek mümkündür.Buradaki anlamı ise Tanrı'ya Dönüş'tür...

Resimli Kanıtlar
 _________________________________________________________________________________

 _________________________________________________________________________________

 _________________________________________________________________________________
 Kamların davulunda bulunan oz damgası
 _________________________________________________________________________________
 Bir köy evinde bulunan kaşgar halısı
 _________________________________________________________________________________
 Konya Karatay Medresesi Yakın çekim
 _________________________________________________________________________________Kony
 Konya Karatay Medresesi farklı bir çekim1
 _________________________________________________________________________________
Konya Karatay Medresesi farklı bir çekim
 _________________________________________________________________________________
Sivas Divriği Ulu Camii'de bulunan Oz Damgası(Gamalı Haç,Svenstika)

Namık Kemal Zeybek’in kardeşi Ekrem Zeybek ile Sinan Kılıç'ın Ülkücü Hareket için tasarladığı Gamalı Haç temalı üç hilal.

Oz Damgası(Gamalı Haç,Svastika) ile Türk-İslam İlişkisi

 
solucan gübresi